7 Temmuz 2020 Salı

BU SIRALAR

Bu gün yılmaz özdil'in yazısını

"Yüreğimizdeki hüzün abajuru" .
Ruhumdaki hüzün abajurunda yaşarım ben, her kişisel felaket anında oraya sığınırım.
Bazen öfkeyle homurdanarak fikrimizi ezmek isteyen depremler,
bazen zihnimizi boğmak isteyen tsunamiler,
bazen de vicdanımız savurmak isteyen fırtınalar eser...
Zemini zangır zangır titreyen çadırımın toprağa tutunan o gergin iplerinde uğursuz ıslıklar çalar, uğuldar zor havalarda
çakılı kazıklar gıcırdar ha söküldü sökülecek galiba buraya kadarmış dersin ama direnir karşı koyar dayanır her defasında...
duyguların sızlar ayaz gecelerde,
düşünürsün ıssız karanlığı hissederek...
düşünürsün zifiri karanlığı hissederek
yardım beklersin beyhude bekleyiş olduğunu bilirsin aslında...
ürperirsin soğuk ter gibi ya da gözyaşı gibi süzülür hüzün damlaları tentenin derisinden...
silersin yanaklarını usulca parmaklarının ucuyla...
baş başa kalırsın yalnızlığınla
bu kaçıncıdır başına gelen neredeyse sayısını bile hatırlamazsın
her şeye rağmen
olsun varsın dersin
acı acı gülümsersin
çadırın vardır ve hayattasındır...
ortalık karardığında cılız mum ışığıyla aydınlanan dışarıdan bakıldığında "hüzün abajuru" gibi görünen manevi çadırım.
Kapanırım ben hep oraya...
çoban ateşi misali mum yanar yüreğinizde bu hüzün abajurunu asla söndürmeyin...
aslında bu şekilde değil ama ben hoşuma giden kısınlarından kırparak buraya alıntıladım. 
Bu sıralar bu galetalara taktım yiyorum. tatsız tuzsuz ama seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder