1 Temmuz 2025 Salı

ÖLÜLER EVİ

Aklıma Dostoyevski’nin Peter Paul Kalesi’ndeyken yazdığı “Ölüler Evinden Notlar” kitabı aklıma geldi. Dostoyevski burada geçen zamanını şöyle tarif ediyor:

Hapishanemiz, kalenin surlarının hemen arkasında yer alıyordu. Parmaklıkların arasından dışarıya, Tanrı’nın dünyasından küçük bir parça görebilme umuduyla baktığımda, yalnızca daracık bir gökyüzü şeridi, yabani otlarla örtülmüş yüksek bir toprak yığını ve üzerinde nöbet tutan askerleri görürdüm. Ve o an anlardım ki, yıllar geçecek, ben hâlâ aynı aralıktan aynı gökyüzüne bakıyor olacağım… Bazen kendi kendime ‘ölüler evi burası’ derdim. Özellikle akşamüstü, avlunun taş basamaklarında durup, işten dönen mahkûmları seyrederken. Bazılarının yüzü asık olurdu; bazılarınınki ise tuhaf bir neşeyle parıldardı. Ama hepsi de içi boş bir alışkanlığın, ruhsuz bir tekrarın içinde kaybolmuş gibiydi. Yaşamak değil de sürmekti bu: düşmeden, ama demlenmeden, günün içinde gölgelenmek.


bu ruh ve kafadayım



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder