25 Nisan 2019 Perşembe

İSTESEM DE İSTEMESEM DE

İstesem de istemesem de kabullenmek zorunda olduğum o kadar çok şey var ki.
- Beni beğenmeyen o kadar çok insan var ki (oooo Çin halk cumhuriyeti ve Hindistan nüfusunu katlarım)
- bilgim çoktur ama nasılsa bu bilgim konusunda insanlar beni hep cahil kendilerini çok bilgili görürler. (mesela oda arkadaşım gibi)
- Bazen WC'den çıktığımda ellerimi yıkamaya üşenirim. Bazen de yıkar bir daha yıkarım. 
- Hayat hiç adil değil. Bazen öylece dursam bile nerede saçma aptallıklar ve saçmalıklar varsa gelir beni bulur. 
- Aslında kimse ile tartışmayı sevmem ama eğer birine bir şey söylersem yaptığım açıklama o insanda antipati yaratır ben haklı olsam bile kendini haklı duruma çıkarmak için var gücüyle benle savaşır pes ederim. Sonunda özür dileyen ben olurum Nasıl oluyorsa bende akıl sır erdiremiyorum. 
- Bir şeylerin iyi olması için uğraşsam da yine de hiç bir şey iyi olmayacak (ben de bırakıyorum sarhoş misali)
- Yaşlanıyorum, daha da yaşlanacağım. Her ne kadar uzun yaşamayı istemiyorsam da bunun olmayacağını biliyorum. Yaş-la-na-ca-ğım :(
- Kimse aslında gerçekten beni düşünmüyor. Çıkarlarına ters gelmediğim müddetçe beni seviyor ve düşünüyor gibiler.
- Sevdiklerim ve emek verdiklerim maalesef beni sevmiyor ve emek vermiyor. 
- İnsanları asla kınamıyorum. Neden mi çünkü kınamama gerek bile yok sadece aklımdan geçireyim. Şıp başıma ve karşıma gelir. 



21 Nisan 2019 Pazar

BENİ BENDE DEMEN BENDE DEĞİLİM BİR BEN VARDIR BENDE BENDEN İÇERU ....YUNUS EMRE

Ahh bu insanlar… Sen normalde hiç içe dönük bir insan değildin. Zaman içerisinde yaşadıkların, gördüklerin senin artık içine dönük bir insan olmana sebep olmuş. Etrafındaki insanların nankörlüklerini gördükçe bazı şeyleri kendine saklamaya başlamışsın. Çünkü sen ne zaman kendini açsan, arkasından mutlaka seni incitecek bir şey çıktığını gördün. En yakınlarına açtığın sırların başkalarının ağzında sakız olduğunu fark ettin. En yakının bile sana bunları yaparken bir başkasını kendini açmayı asla düşünmemeyi başladın. Ortam içerisinde artık en çok konuşan değil sadece dinleyen taraf oldun. Bu durumun sebebi aslında sen değilsin. Etrafındaki güvenilmez insanlar diyebiliriz. Sadece arkadaşlarından değil, ilişkiler konusunda da kalbini çok fazla kıran olmuş. Kendi acını içinde yaşamayı tercih etmişsin. Çünkü bir başkasına anlattığın acın yani zayıf yönünün geri dönüşü kötü de olabilir. O yüzden içindekileri olduğu gibi değil de üstün körü anlatmayı tercih ediyorsun. Yalnız başına kaldığında kendini daha güvende ve huzurlu hissediyorsun. İstediğin gibi üzülüp istediğin gibi isyan edebiliyorsun. Başkalarının bakışlarını üzerinde hissetmiyorsun. Aslında içine dönük bir insan değilsin sadece insanların gerçek yüzünü bildiğinden kendinle zaman geçirmeyi tercih ediyorsun. İnsan kendi kendine yetmeli değil mi? Bizce en önemlisi de bu zaten. Eğer bir insan kendiyle vakit geçirmeyi seviyorsa, bu öz güvene sahipse zaten kimseye ihtiyaç duymaz. İhtiyaç duyulan kişi olur. O yüzden içe dönük olman kötü bir şey değil. Sen kendini nasıl mutlu hissediyorsan öyle devam etmelisin. Çünkü senin mutluluğun herkesten daha değerli.

18 Nisan 2019 Perşembe

BENİM CANIMA TAK EDEN ŞEY NEDİR?

Yine bir test daha çözdüm.
ahanda sonucu burada


Sen normalde çok zor bir insansın. Hayatına aldığın bir insan varsa o senin için zaten çok değerlidir. O kişilerin mutluluğu için elinden gelenin fazlasını yapıyorsun. Sevgini sonuna kadar hissettirmeye çalışıyor, mutlu olmaları için elinden geleni yapıyorsun. Fakat bazen insanların senin verdiğin değeri vermediğini fark ediyorsun. Sanki aranızdaki ilişkide bir şeyler vermesi gereken kişi sadece senmişsin gibi davranıp, çabalamak dahi istemiyorlar. Doğal olarak sen de bu duruma fazlasıyla üzülüyorsun. Onların sana davrandığı gibi davranmaya çalışıyorsun. Şöyle bir durum var ki sen onlar gibi olamıyorsun. Hayatına aldığın insana karşı sevgini göstermen gerekiyor. En azından böyle hissediyorsun. Çünkü onları mutlu ettiğini gördükçe sen de mutlu oluyorsun. Zaten ilişkiler böyle olmaz mı? Arkadaş olsun sevgilin olsun sevdiğini hissettirmen gerekir. En azından senin için insanlarla olan ilişkin bu şekildedir. Fakat onların sana bunu hissettirmemesi bir noktadan sonra canına tak etmiş! Çünkü bu durum kendini bazı zamanlar çok yalnız hissetmene sebep oluyor.  Artık hayatına sana gerçekten değer veren ve sevdiğini gösteren insanları alman gerekiyor. Yoksa bu iyi kalplilikle sen daha çok üzülürsün bizden söylemesi.

14 Nisan 2019 Pazar

BORDERLİNE

Sen etrafındaki insanlardan çok farklısın. Gerek düşünce gerek karakter olarak epey uzak bir karaktersin. Anlayacağın sen onca kalabalığın içerisinde zaman zaman kendini yalnız hissediyorsun. Bu da aslında anlaşılmamaktan kaynaklanıyor. Herkese göre farklı bir yapın var. Evet, çok fazla arkadaş ortamın var ama doğru insanlar arasında olmadığını düşünüyorsun. Çünkü kendini hiçbir zaman anlatabileceğin doğru düzgün bir insan bulamıyorsun. Herkes kendi derdine düşmüş. Seni dinleseler bile anlayabileceğini düşünmüyorsun. Ama yine de sosyal ortamlarda bulunmaktan vazgeçmiyorsun. Çünkü o ortamda bulunmak seni daha iyi hissettiriyor. Ama artık farklı insanlar ve ortamlar tanıma vaktinin geldiğini düşünüyorsun. Kesinlikle haklısın. Çünkü hep aynı insanlarla birlikte vakit geçirmek insanı bir noktadan sonra geliştirmeyebilir. Yeni insanlar, yeni fikirler tanımak seni her zaman daha öne çıkarır. Çünkü farklı bakış açılarına sahip olmak bu noktada çok önemli. Belki de kendini yalnız hissetmenin asıl sebebi etrafındaki insanlardır. O yüzden kendini iyi hissettirecek insanlara ihtiyacın olduğunu düşünüyoruz. Çünkü sen anlaşılması güç bir insan değilsin. Karşındaki insanlar seni anlamıyor ya da anlamak istemiyor. Artık değişim zamanı!


11 Nisan 2019 Perşembe

"BENİM EN ZOR YANIM İNSANLARA SEVDİĞİMİ GÖSTEREMEM"MİŞ

Bir test yaptın bazen testler beni gerçekten yansıtıyor. ahanda bu da o testlerden ikiainin sonucu

Senin geçmişten gelen ve hala seni etkileyen bir durum var. İnsanları ne kadar seversen sev, hiçbir şekilde bunu karşı tarafa gösteremiyorsun. Belki de göstermek istemiyorsun. İçinde yer eden endişe, korku gibi duygular seni hep geri plana atmanı istiyor. Bu arkadaş veya aile ortamında çok problem olmasa da ilişkilerin konusunda sıkıntı yaratabilir. Evet, içten içe duygusal bir insansın fakat dışarıdan zor bir insan gibi duruyorsun. Sanki kendine soğuk bir duvar örmüşsün ve kimseyi içeri almak istemiyorsun. Seni kıracaklarından, tekrar üzeceklerinden korkuyorsun. Çünkü kime kalbini açtıysan her seferinde hayal kırıklığına uğradın. Daha fazla insanların seni üzmesine izin vermek istemiyorsun. Bundan dolayı içine kapanık bir insan olmuşsun. İçten içe bir şeyler hissediyorsun fakat bunu dile getirmekte çok zorluk çekiyorsun. Bu yüzden hep karşı taraftan bir şeyler bekliyorsun. Bir insanın senin ilgini alabilmek için çok uğraşmalı. Seni zor kılan özelliğin de bu olsa gerek.

Senin en zor yanın kim olursa olsun hiçbir şekilde taviz vermemek. O kadar net bir insansın ki insanların ne dediği kesinlikle umrunda olmaz. Kendi hayatınla ilgili kararları kendin verirsin. Hiçbir zaman gidip bir başkasına sormazsın mesela. He sorsan bile bu senin en yakınım dediğin kişi olur. Onun bile fikrini aldıktan sonra kendi fikrini uygulamaktan başka hiçbir şey yapmıyorsun. Kendi düşüncen kendin için çok önemli. Sonucunda kötü bir sonuç alacağını bilsen bile devam edersin. İnsanlar konuşur durur, sürekli kendi fikrini söyler. Ama sen onların düşüncesini dinler dinler kendi fikrini uygularsın. Anlayacağın dünya yansa umrunda değil. Etrafındaki insanlar tarafından kendini beğenmiş gibi gözüksen de bu senin hoşuna gidiyor. Çünkü her insanla muhatap olmak istemiyorsun. Bir anda çok yakınmış gibi davranan insanları hiçbir şekilde samimi bulmuyorsun. Kimsenin hayatına karışmasına izin vermiyor ve kendi yolunda ilerliyorsun. Bu senin en zor yanın olsa gerek.

4 Nisan 2019 Perşembe

ÖMER HAYYAM'DAN

Bu sıralar Ömer HAYYAM'ın rubailerini okuyorum. Çok derin anlamları olan sözleri var. Unutmamak içinde buraya bazılarını aldım, ayrıca internette dolaşırken gördüğüm, hoşuma giden sözleri de buraya alıntılayıp istedim. 

- Şarap gibi kadın olsan kaç yazar, yanındaki adam turşu olduktan sonra
- Ben ne camiye yararım, ne havraya, bir başka hamur benim ki, başka maya, yoksul gavur çirkin orospu gibiyim. Ne din umurumda ne cennet ne dünya 
- Her sabah yeni bir gün doğarken, bir gün de eksilir ömürden; her şafak bir hırsız gibidir elinde bir fenerle gelen.
-akılla bir konuşmam oldu dün gece;
sana soracaklarım var, dedim.
sen ki her bilginin temelisin,
bana yol göstermelisin.
yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
birkaç yıl daha katlan,dedi
nedir; dedim bu yaşamak?
bir düş, dedi; birkaç görüntü.
evi barkı olmak nedir? dedim;
biraz keyfetmek için
yıllar yılı dert çekmek, dedi.
bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim;
kurt, köpek, çakal makal, dedi
ne dersin bu adamlara, dedim;
yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi
benim bu deli gönlüm, dedim;
ne zaman akıllanacak?
biraz daha kulağı burkulunca, dedi
Hayyam'ın bu sözlerine ne dersin, dedim:
dizmiş alt alta sözleri,
hoşbeş etmiş derim, dedi

1 Nisan 2019 Pazartesi

KİM DELİ

1965 yılında vefat eden bir “deli”nin son dilekçesi:
“Ben dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden, (El-Aziz --Elazığ ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; İsmi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden Hâkimler Hakiminin dergahı Uluhiyetine son arzuhalimdir:
Ben gam (dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında PADİŞAH yapılmışım.
Meyvalardan dağdağana, çalgılardan ney-kemana kapılmışım… Benim yatağım akasya dikeninden, yorganım kirpi derisinden farksızdır. Kalbim Ayizman’ın (Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını, ve sahranın çöl fırtınasıdır.
Ruhum aşık-ı Hüda Mahbub peresttir, lakin aklım kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gurestir (gelgittir)
Bana gelen derdü gamın kilosu beleştir. Nerde bir güzel varsa bana karşı keleştir (yüz vermez, cesaretlidir), bütün yiğitlerde bana hep ters ve terestir.
Aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz kezzap suyu, mezemiz ise ateştir.
Ol Resuli zişan ve Sultanı dücihan: “Cenabı Allah’ın insanları dünya, dünyayı ise insanlar için yarattığını; Ruhları vücut için, vücutları ise ruhlar için yarattığını; Erkekleri kadınlar; kadınları erkekler için yarattığını; Cenneti mü’min kullar, mü’min kulları da cennet için yarattığını; cehennemi inkârcılar ve münafıklar, inkârcıları ve münafıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir.
Peki acaba benim gibi meczup divaneleri ne maksatla halk etmiştir? Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin…
Allah sana iman verdi sen tuğyan edersin; O in’am etti sen küfran (nankörlük) edersin; O ikram etti sen inkar edersin; O ihsan etti sen isyan edersin; bir de kalkıp bana deli divane diye bühtan edersin!..
Bu söylediklerimin hepsi ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer dilekçemin cevabı gelirse bu manevralar sona erecektir.
Şimdi adresimi arz ediyorum: Kur’an’ı geldiği yere, yine Kur’an’ı getiren geri taşısın. Madem ki ahkamı ve ahlakı kalmadı, Kur’an’ın kağıdı ve yazısı neye yarasın?! Taki Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince yeniden okunup yaşansın.!
Ey zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere bütün alemlerin Rabbi!..
Ey cemadi, nebati, hayvani, insani, ruhani ve nurani her şeyin ve herkesin yegane sahibi!…
Ey iman ve şuur ehli kalplerin en yüce habibi!..
Ey dertli bedenlerin kederli gönüllerin, ve yaralı yüreklerin tabibi!.
Ben biçare kulun ki; garipler garibi, hüzünlerin esiri, zulümlerin muzdaribi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi…
Ama kutsi muhabbet ve hasretinin divanesi!…
Herkesi ve her şeyimi elimden aldın, ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegane Sen kaldın!. Yurdumdan yuvamdan, evimden barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın, ama onları ararken Sana ulaştım, sevdana daldım! Böylece fani ve hayali görüntülerden kurtarıp hakiki tecelline mazhar kıldın.
Yüceler yücesi Rabbim, Efendim!
Hakk'tan saparak ve haddimi aşarak, haşa senden, Burak bineği, Cebrail seyisi, Sidretül Münteha menzili, cümle mahlûkatın en şereflisi, Rahmanın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… Kainatın fahri ebedisi, Ahir zaman Nebisi ve Mehdisi, Levhi Mahfuzun (Kader projesinin) tercümanı ve tebliğcisi, Efendiler efendisi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Mahbubiyetini mi istedim?..
Hanif Dinin üstadı ve nice Nebilerin atası Hz. İbrahim’in haliliyetini, Hz. Süleyman’ın saltanat ve servetini Hz. Musa’nın Celadet ve cesaretini, Hz. İsa’nın ruhaniyetini mi istedim?..
Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın yüksek fazilet ve kurbiyyetini, Hz. Ömerül Faruk’un dirayet ve teslimiyetini, Hz. Osman’ı zinnureynin asalet ve sehavetini, Hz. Aliyyül Murtaza’nın ilim ve velayetini mi istedim?
Senden mülkü hâkimiyet, şanü şöhret, malü servet mi talep ettim? Senden vücuduma sıhhat ve afiyet, aklıma ziya ve selamet, hayatıma huzur ve istikamet dilendimse, bunlar için de bin kere tevbe ettim!
Çünkü Şeriatın iptal, tarikatın ihmal, hakikatın ihlal ve mü’minlerin iğfal edildiği bir zillet ve rezalet döneminde, bana akıl ve mükellefiyet verseydin, bu sadece benim mesuliyet ve mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti!
Sultanım Efendim:
Ben Senden sadece seni istedim; pahası elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna feda etmektir.
Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben haşa itiraz değil, naz ederim ama, umarım Sen niyaz kabul edersin.
Aile efradımı, aklı izanımı alıp beni hicrana saldın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hain ve hilekâr olaydım…
Ya varlıklı kalıp ama zalim ve sahtekâr olaydım…
Ya âlim ve saygın kalıp ama gafil ve riyakâr olaydım…
Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkar olaydım…
Ya sağlıklı sefalı kalıp ama, sapıtmış, ahlaksız ve vicdansız olaydım!..
Derdü bela ki, sabredenlerin vesile-i miracıdır. Müminler kalbimin tacı, mücrimler rahmetin muhtacı, münkirler hikmetin icabı, Sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır. Velakin bu münafık hain ve zalimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helali dışında bütün kadınlar kızlar ana-bacıdır.
Ey Rabbim, Efendim!
Malum-u aliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!..
Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekavettir; bütün bu fani ve fena nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahını buldum…
Beni yoktan var ettin, iman ve hidayet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu bi-karar ettin, sana sonsuz şükürler olsun!..
Şimdi son dileğim beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nurundan ayırma, ne olursun!
Umarım bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü zaten Zatından gayrıya yalvarıp yakarmanın ŞİRK olduğunu buyurdun!
Selam ve dua ile

NOT: Bu yazı alıntıdır..